Posts by Ayaz

    Sitemizin var oluşu elbette belli külfetleride beraberinde getirmektedir. Sayın sponsorumuzun bu konuda vermiş olduğu destek için teşekkür eder ayrıca bu güne dek ne yöntimden bir arkadaşa nede üyelere ücret konusunu dahi açtırmayan sitemiz kurucusu Muharrem beye ayrıca şükranı borç bilirim...

    Yazılabilir bence... geriye dönük hak, alacak ve borçlarının saklı kalmasını, Kooperatif tarafından bundan sonra alınacak karar ve sorumlulukların kendileri ile bir ilişkisinin kalmayacağını isteyebilirler bence...

    [size=3]Yazılan bu tutanak, okuryazar olmayan ilgililere tarafımdan tanıklar huzurunda okundu, açıkça anlatıldı. Gerçek isteklerinin aynen yazıldığını okuryazar olmayan ilgililerin bildirmeleri üzerine okuryazar olmayan ilgililerin sol el başparmak izi bastırıldı, İlgililerden Okuma yazma bilmeyen Kudret ASLAN' ın İki elinin bileklerinden kesik olması nedeni ile Noterlik Kanunun 75. Maddesi ve Türkiye Noterler Birliğinin 23.11.1990 tarih ve 1990/75 Numaralı Genelgesi uyarınca ilgilinin kendisine ait Mühürü tanıklar huzurunda evrağa basılmış, bu konuda tanıkların yeminli beyanları vekaletnameye derc edilerek tarafımdan imzalandı, mühürlendi. [(Onbir Kasım İkibinonbeş) Çarşamba günü ] [11/11/2015][/size]

    Arkadaşlar kolay gelsin iki eli kesik olan bir vatandaş vekalet vermek için Noterliğimize müracaat etti. Sol ayak baş parmağı basılması gerek diyen var Mühür olması yeterli diyen var. Sizlerin uygulaması ne yönde acaba doğru olan nedir sizce fikrlerinizi bekliyorum...





    [color=rgb(51, 51, 51)][size=14px]Ankara, 23.11.1990[/size][/color][color=rgb(51, 51, 51)][/size][size=14px]Özü : İki eli kesik olan kimsenin noter1ik iş1emi yaptırması ha­linde izlenecek yol Hk.GENELGE75İki eli kesik bir kimsenin noterlikte işlem yaptırmak istemesi halinde imza atamıyacağı ve parmakta basamayacağı cihetle bu takdirde noter-lik işleminin ne şekilde yapılacağı Adalet Bakanlığından sorulmuş idi. Anı­lan Bakanlıktan gönderilen 31.10.1990 tarih ve 45703 sayılı yazıda :8 Mayıs 1926 tarih ve 810 sayılı Borçlar Kanununun 15 nci madde­sinde imza vaz'ına muktedir olmayan her şahıs imza yerine usulen tas-dik olunmuş ve el ile yapılmış bir alamet vazetmeye, yahut resmi bir şa­hadetname kullanmaya mezundur. Kambiyo poliçesine müteallik hüküm­ler mahfuzdur ifadesi yer almaktadır.18 Haziran 1927 tarih ve 1ü86 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Ka­nununun 297 nci maddesi, mühür veya bir alet vasıtasiyle vazolunan im­za veya cüzdan ile muamele icrasını itiyat etmiş olan müesseselerde, muamelenin iptidasında tayin olunup bir sureti hesap deftrine veya cüz­dana mevzuu bulunan mühür veya imza ile yapılacak muamele muteber­dir. Bundan başka imza vazına muktedir olmayan veya yazı bilmeyen şahsın heyeti ihtiyariye ve mahallince maruf iki şahıs tarafından tasdik edilmiş ve el ile yapılmış bir işaret veya mühür istimal etmesi caizdir hük­münü getirmiş bulunmaktadır.Borçlar Kanununun 15 nci maddesince sayılan resmî şahadetname kullanımı, daha sonra yürürlüğe giren Hukuk Usulü Muhakemeler Kanu­nunun 297. maddesinin 1 nci cümlesinde sıralanan istisnaiar arasında yer almadığına göre, resmî şahadetname kullanımı ile ilgili hükmün yürürlük­ten kaldırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre imza atmaya muktadir olamayan veya yazı bilmeyen kimselerin noterden tasdik edilmiş bir bel­ge ile bir işaret veya mühür kullanarak yapacakları işlemleri geçerli say­mak mümkün olmayacaktır. Zira mühürle işlem ancak H.U.M.K. nun 297 nci maddesindeki şartlarla tasdik halinde geçerli olabilecektir.Bilindiği gibi imza bir şahsın öz ve soyadlarını el ile yazmasından iba­rettir. Kim olduğu anlaşılmak şartıyla bu adlardan birinin yazılması, da ye­terli sayılmaktadır. Ancak isim hacmi kadar ilgilinin yazı yazması, bu yazı okunmasa da imza olarak kabul edilmektedir. Borçlar Kanununun 14/1 maddesi imzanın, ilgilinin el yazısı mahsulü olmasını zorunlu saymıştır.Yazı türünden sayılan imza kişinin özelliklerini taşımaktadır. Bu ne­denle bılirkişiier, gereğinde yazının ve imzanın kime ait olduğunu tespit edebilmektedirler. Doktrincie sakat kimselerin ağızla veya ayakla yazdık­ları vasiyetnamelerin ve attıkları imzaların geçerli oiduğu kabul edilmek­tedir. Buna karşılık amâların kabartma yazı ile yazacakları vasiyetname vo benzer yazılar, yazanın şahsiyetini belirtemiyeceği için geçersiz sayılmış­tır.İmza atamıyan veya yazı bilmeyen şahsın parmak izi veya mühür kul­lanması halinde ihıtiyar heyeti ile iki şahit tarafından ,bunun onanması ha­linde geçerli sayılacağı H.U.M.K. nun 297 nci maddesinde ifade edilmek­tedir.Keza imza atamayan veya yazı bilmeyen kişiler için düzenlenmiş se­netlerdeki mühürün 1512 sayılı Kanunun 75 ve 93 ncü maddeleri çerçeve sinde noter tarafından onaylanması da mümkün bulunmaktadır. Şu ka­dar ki 75l2. madde çerçevesinde mühür kullanılması halinde ilgilinin par­mağının bastırılmasının zorunlu olacağı hükme bağlanmıştır. Kuşkusuz bu hüküm parmakları (elleri) olan kimseler için konulmuştur.Diğer yandan okuma yazma bilmeyen kimsenin attığı imzanın mühür ve parmak izi gibi telakki edilerek H.U.M.K. nun 297 nci maddesi çerçe­vesinde ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylonması gerekeceği de doktrinde kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay, sadece imza atabilen ki-­şinin mühür veya parmak izi de kullanabileceğini kabul etmiştir.Borçlar Kanununun 15 nci maddeYsindeki (..., el ile yapılmış bir ala­met ...) ifadesinin parmak izini ve mühürü ifade 'ettiği bilinmektedir. Aynı maddedeki (... usulen tasdik edilmiş...) deyimi ise yukarıda açıklanmış­tır.Sıralanan bu bilgi ve açıklamanın ışığı altında iki eli kesik olan kim­senin;1) Borçlar Kanununun 15, maddesi çerçevesinde mühür kullanması halinde, bunun 1512 sayılı Kanunun 75/2. maddesi gereğince parmak izi ide teyidine filen imkân olamıyacağı için H.U.M.K. nun 297, maddesi hük­müne kıyasen noterin bu mührü iki tanık imzasıyla birlikte onamasının yasalara aykırı düşmiyeceği,2) İlgilinin ağız veya ayağıyla imza atabilmesi haılinde de bunun ge­çerli sayılması gerekeceği, düşünülmüştür» denilmektedir.Bilgi edinilmesini ve iki eli kesik kişiler hakkında buna göre işlem ya­pılmasını rica ederiz.Saygılarımla.Türkiye Noterler Birliği BAŞKANIUğur KALAFATOĞLU(istanbul 20. Noteri)[/size][/color]

    Öncelikle paylaşımınız için teşekkürler. Aslında elimizde bu tür değişik işlemler, vekalet örneklerini buraya koyarak diğer arkadaşlarımızın faydalanmasını sağlayabiliriz.

    Ömer beye katılmakla birlikte önce ölen kişinin hisselerinin mirasçılar adına tic. sic. gaz. de yayınlanması gerek ondan sonra mirasçılar hisse devri yaparak diğer hissedarlara ölen kişinin hissesini verebilirler.

    Sevgili meslektaşlarım ve değerli arkadaşlar.



    Sitemizde elde ettiğimiz izlenim neticesinde sitemize üye olan bir çok meslektaşımızın forum profilinde görev yaptığı yer ve ünvan kısmı boş bırakılmış veya silinmiş olduğu yönetimimizce tespit edilmiştir.



    Profilinde görev yeri ve ünvan bilgisi eksik olan arkadaşlarımızın profillerine bunları yazmaları, üye ismi olarak zorunlu olmamakla birlikte tanınmaları ve isim olarak hitap edilebilmesi, ihtiyaç halinde noterliği ile irtibata geçildiğinde kendisine ulaşabilmek için isminin bilinmesi gerektiği için isim ve soy isimlerini yazmalarının uygun olacağı yönetimimizce düşünülmektedir.



    Bu konu ile alakalı özel bir sebebi olan arkadaşlarımızın özel ileti ile yönetimden bir arkadaşımız ile irtibata geçerek çekincelerini anlatmaları ve bu durumun yönetimde görüşülerek karar verileceğini, konuya hasssasiyetle yaklaşmanızı temenni ederek saygılar sunarım.

    [color=rgb(20, 24, 35)][size=medium]Faydalı bulduğum bu çalışmayı sizlere paylaşmak istedim.[/size][/color]



    [color=rgb(20, 24, 35)][size=medium]İbranameler ne zaman geçerli olur?[/size][/color]


    [color=rgb(20, 24, 35)][size=medium]İbraname, işten ayrılan işçinin bu işyerindeki alacaklarının tümünü aldığını ve işverenden herhangi bir alacağının kalmadığını gösteren işçi tarafından imzalanmış bir belge olup, işçinin ileriki bir tarihte alacaklarını yargıya başvurarak talep etmesi halinde mahkemeye işçinin herhangi bir alacağının kalmadığını ispatlamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde "ibraname" adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda "işçi yararına yorum" ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
    İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde “Ceza koşulu ve ibra” başlığı altında düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde;
    "Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.
    İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
    Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
    İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır” hükmü bulunmaktadır.
    Buna göre ibranamelerin geçerli olması için;
    İbra sözleşmesinin yazılı olması
    İbra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması,
    İbra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi,
    ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenecek ibranamelerin buna aykırı düzenlenmesi halinde geçersiz sayılacaktır.
    6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden bir ay içinde yapılan sözleşmelere geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmeleri (ivazlı ibra) ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli sayılmıştır.
    İş sözleşmesi her ne şekilde sona ererse ersin (geçerli neden, haklı neden, istifa, evlilik, emeklilik vb.) ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de bu durum temelde işçi yararınadır.
    Burada dikkat edilmesi gereken bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. İşçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.
    İşverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi de ödemeye dair ispat sorunlarını ortadan kaldıracaktır. Yasal düzenleme sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmekte olup işverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebileceklerdir.[/size]
    [/color]
    [color=rgb(20, 24, 35)][/color]
    [color=rgb(20, 24, 35)][size=medium]RESUL KURT / DÜNYA[/size][/color]

    [size=3]
    [/size] Hukuk – 5095
    Ankara, 21/03/2014
    Özü: İmza atamayan/okuryazar olmayan kişilerin noterlik işlemlerinde uygulanacak usul hk.
    G E N E L G E
    (2)
    ........................ NOTER ODASI BAŞKANLIĞINA
    ........................ NOTERLİĞİNE
    İlgi: 06.10.2011 tarihli ve Hukuk – 23113 (102) sayılı genel yazı.
    1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 206’ncı maddesinde yer alan “imza atamayanlar” ibaresi kapsamına kimlerin gireceği ve bunlara ait tüm noterlik işlemlerinin düzenleme biçiminde yapılıp yapılmayacağı hususlarında tereddüde düşülmesi üzerine, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünden görüş alınması yanında akademisyenler ile yargı mensuplarıyla da konunun görüşülmesi sonunda;
    Noterler tarafından hukuki işlemin, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilerek, bazılarının senet niteliğinde kabul edilmesinin, bazılarının ise senet kabul edilmemesinin, ileride işin yargıya intikali halinde yargı merciinin yapacağı değerlendirmenin önceden bilinmesinin mümkün olmaması nedeniyle, giderilmesi zor olan ve sorumluluğu gerektirebilecek durumlara yol açabileceğini, noterlerin risk altına girmemesi bakımından işlemin yapılması sırasında belgenin senet niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinin noter tarafından yapılmasının uygun olmayacağını dikkate alan Yönetim Kurulumuz, okuryazar olmayan veya fiziki engelleri sebebiyle imza atmaya muktedir olmayan kimselerin yapacakları hukuki işlemleri içeren tüm belgelerin düzenleme şeklinde yapılması gerektiğine 06.10.2011 günlü toplantıda karar vermiş ve yapılacak uygulama ilgi genel yazımızla duyurulmuştur.
    Birliğimize bir Noter Odası Başkanlığınca yapılan yeni bir başvuruyla, bu konuda devam eden tereddütlerin giderilmesi ile uygulamada birliğin sağlanması için noterleri aydınlatıcı bir görüş bildirilmesinin talep edilmesi üzerine konu, Yönetim Kurulumuzun 12.03.2014 tarihli toplantısında tekrar görüşülmüş veokuryazar olmayan veya fiziki engelleri sebebiyle imza atmaya muktedir olmayan kimselerin, mühür veya bir alet veya parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin noterler tarafından düzenleme şeklinde yapılmasına; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 206’ncı maddesinin 3’üncü fıkrası gereğince düzenleme şeklinde yapılan bu işlemlerden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmamasına karar verilmiştir.
    Harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli muafiyetinin uygulama şekline ilişkin olarak ilgi genel yazıda yapılan açıklamanın da dikkate alınarak, okuryazar olmayan veya fiziki engelleri sebebiyle imza atmaya muktedir olmayan kimselerin işlemlerinin bu genelgede belirtildiği şekilde yapılması gerektiğinin bilgi edinilmesini rica ederim.
    Saygılarımla,


    Yunus TUTAR
    Başkan

    Türk Medenî Kanununun 327 ve 356 ncı maddelerinde hükme bağlanan amaca yönelik olmadığına dair işlem yaptırmak amacıyla, M.K.327 ve 356. maddelerindeki amaca ilişkin olmadığına dair beyanlarımı da tapu sicil müdürü veya tayin ettiği memurunca yazılı olarak alınması halinde bu beyannameyi imzalamaya veya tapu resmi senedi içinde beyan etmeye



    Umarım budur istediğiniz...