Posts by Erkan


    Sigortamız asgari ücretliyseniz 10 TL daha artmış oldu. Ve bu artışı işveren karşılıyor. Muvazenede yine eskisi gibi %16,50 gider göstermeye devam edeceğiz. Bu Kısa vadeli Sigorta Primi kolları olduğu için yapmamız gereken bişi yok Bildirgeyi verirken otomatik olarak hesaplanacak...



    Şakir bey %16,50 olan iş veren hissesi (5510 say.kanudan %5 indirimden sonra) 01.09.2013 tarihinden itibaren %17,50 olmuştur ve bundan sonra %17,50 muvazenede gider gösterilecek eskiden kısa vadeli sigorta primi %1 idi ve işverene ait idi şimdi bu %2 ye yükseltilmiş oldu.

    İlçesi, bilcümle mahalle ve köyleri hudutları dahilinde bulunan Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün satmakta olduğu 2-B yasası olarak bilinen orman vasfını yitirmiş alanların hak sahiplerine satışına izin veren yasa gereğince 6292 sayılı Kanun Gereğince (6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına çıkartılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkındaki kanuna dair hükümler gereğince) ilgili kurum ve kuruluşlara başvuru yapmaya, 2B'ye tabi olan taşınmazlara ait işlemler için Orman Bakanlıkları, Maliye Bakanlığı, Tapu Müdürlükleri, Tapu Kadastro Müdürlükleri, İmar Müdürlükleri, Belediyeler vs.bilçümle kamu kurum ve kuruluşlarından gerekli izinleri almaya, dilekçeler ve formlar vermeye, teminat vs. gerekli bedelleri yatırmaya, makbuzlarnı almaya, bedeller yatırıldığına dair makbuz ve belgeler sunmaya, adıma taksitlendirme yapmaya, sözleşmelerini imzalamaya, bu işlemlere ait tüm evrak ve belgeleri imzalamaya, teslim ve tesellüme, fazla yatırılanları geri almaya, ahzu kabza, sulh ve ibraya,..... vs...


    Tapu daireleri işlemin aslından faks isteyebiliyor ve faksı gönderebiliyorsak (genel yazı gereği)

    Söz konusu sorulan soruya istinaden Noterden Notere Neden faks gönderilemesin:.!! 2009/60 sayılı genel yazı. örnek verme mahiyetinde değildir.



    Adem bey biz örnek verme mahiyetinde düşünmedik zaten ( 55. maddesinin ikinci fıkrasında, noterlik evrak ve defterlerinin ancak mahkeme kararıyla noterlik dairesi dışına çıkarılabileceği açıkça belirtilmiştir. ) ve böylece açıkça belirtilmemiş bir genel yazıda ben yorumumla dairedeki işlemi fakslamam biraz anlamsız kalır ki iş yargıya intikal ettiğinde yargının ne karar vereceği hiç belli olmaz. Genel yazıda açıkça denilmiş olsaydı (tapu dairelerine çekilecek olanlar gibi) o zaman bile düşünürdüm ben bu hususu. Buhususta Genelge yokken.

    Genel yazıdan anladığım kadarı ile ilgilinin elindeki işlem noter tarafından faks veya elekronik posta yoluyla gönderilmesi ve teyidin her iki noterlikte de kayıt altına alınması şartı ile faks ile işlem yapılabileceğidir bende olsam o beyanda bulunan arkadaş gibi hareket etmek zorunda kalırdım daireden yapışılı işlem ancak mahkeme kararı ile söküle bilir. Genel yazıda gönderilmesi istenilen işlem yapıldıktan sonra ilgilinin elindeki nüshadan bahsediliyor. Fakslanacak işlemin ilgilisi olmaksızın başka biryerdeki noterin cilbendinden faks çekmesi de NK.'na aykırı olur.

    Sadeniz hanım lehine feragat ettikleri kişiye ihbarname çeksinler (Daha önce .... noterliğinin ... tarih ve ... yevmiye numarası altında düzenlediğimiz Muvafakatnameden gördüğümüz lüzum üzerine tamamen vaz geçiyor ve buradaki muvafakatimizden dönüyoruz. ([size=2]feshi ihbar ediyoruz)[/size] Artık yukarıda tarih ve yevmiye numarasını belirttiğimiz Muvafakatnamenin hiç bir hükmü ve geçerliliği yoktur. Bu muvafakatnameye dayanarak hiçbir işlem yapmamanızı aksi takdirde tüm sorumluluğun tarafınıza ait olacağını ihbaren bildiririz.) şeklinde. Şayet feragatte bir bedel varsa metne bu bedeli kendine ödeyecekleri veya ödedikleri hususunda eklentileri de yapabilirsin. Tabi bu arada umarım muvafakat ettikleri aracı kendi adına tescil ettirmemiş olsun. :)

    Tarih13/04/2009
    SayıB.07.1.GİB.0.02.63/6314-193/38871
    Kapsam

    T.C.
    MALİYE BAKANLIĞI

    Gelir İdaresi Başkanlığı



    Sayı : B.07.1.GİB.0.02.63/6314-193/38871 13.04.2009
    Konu : Noter harcı ve damga vergisi

    ...................... BİRLİĞİNE

    ..........................



    İlgi : .................. tarihli ve ..................... sayılı yazınız.

    İlgide kayıtlı yazınızda, gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra tarafların önceden paylaşılan bağımsız bölümleri yeniden paylaşıma tabi tuttukları belirtilerek, söz konusu tadile ilişkin olarak düzenlenecek kağıt ve yapılacak işlemin ne şekilde damga vergisi ve harca tabi tutulacağı hususunda görüş talep edilmiştir.
    [pre]Bilindiği üzere, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olacağı; 2 nci maddesinde, vergiye tabi kâğıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kağıtların hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhlerin de damga vergisine tabi olacağı; 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı; kağıtların mahiyetinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı; mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı; 14 üncü maddesinde ise, belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin değiştirilmesi halinde artan miktarın aynı nispette vergiye tabi olacağı hükme bağlanmıştır.[/pre] Kanun hükümleri uyarınca, sözleşme sonrasında düzenlenen bir kağıt yalnızca sözleşme bedelinde bir değişikliği içeriyorsa, sözleşme bedelinde meydana gelen artış tutarı üzerinden damga vergisi aranılacaktır. Ancak sözleşme bedeli dışındaki unsurların veya sözleşme bedeli ile birlikte başka unsurların da değiştirilmesine yönelik hükümler içeren bir kağıt, yeni bir kağıt mahiyetini kazanacağından kağıtta yer alan değer üzerinden; söz konusu kağıtta değer yer almıyorsa atıf yapılan sözleşmedeki değer üzerinden damga vergisine tabi tutulacaktır.
    Öte yandan, 492 sayılı Harçlar Kanununun 38 inci maddesinde, noter işlemlerinden bu Kanuna bağlı (2) sayılı tarifede yazılı olanlarının noter harçlarına tabi olacağı; 41 inci maddesinde noter harçlarının (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer veya ağırlık ölçüsüne göre nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı hükme bağlanmıştır.
    Aynı Kanunun 42 nci maddesinde ise, "Değer veya ağırlık ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (2) sayılı tarifede yazılı değer veya ağırlık esastır.
    Menkul ve gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi mukavele, senet ve kağıtlarda değer gösterilmesi mecburidir.Rehin bordroları ile kamu idarelerine verilmek üzere ilgili mevzuatla belirlenen kurallara uyulacağına ilişkin olarak düzenlenen taahhütnameler hakkında bu hüküm uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.
    Buna göre;
    1- 43 üncü madde kapsamında yer alan işlemlerin bu maddede belirtilen değerler üzerinden,
    2- 42 nci madde gereğince belli bir değer gösterilmesi zorunlu olan ancak, 43 üncü madde kapsamında bulunmayan işlemlerde, işleme konu kağıdın düzenleyici hükümlerine paralellik teşkil edecek şekilde bildirilecek değer üzerinden,
    3- 42 nci madde kapsamında yer almamakla birlikte, belli bir değer içeren işlemlerin ihtiva ettiği değer üzerinden nispi harca ve damga vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
    Yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde, gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde değişiklik yapan sözleşme 492 sayılı Harçlar Kanununun 42 nci maddesi kapsamında yer aldığından, söz konusu işlem için kağıdın düzenleyici hükümlerine paralellik teşkil edecek şekilde taraflarca değer gösterilmesi ve bu değer üzerinden nispi damga vergisi ile noter harcı aranılması gerekmektedir.
    Bilgi edinilmesini rica ederim.
    Başkan a.[Blocked Image: http://www.gib.gov.tr/clear.gif]


    Evet erkan bey 30 bin tl temlik ediyor ama müfettişler 100 bin tl gördüğünde onun üzerinden almanız lazımdı die beyanda bulunup ikmali kestiyor o sebepten en iyiisi ya yüz bin tl yazmasn yada yaazar ise onun üzerinden alsın fazlanın iadesi mümkünde eksik olunca kimse gelip ödemiyor o sebepten garantiye almak lazım die düşünüyorum saygılar. ;)



    Hiç sanmam fazlanın iadesi için bir vergi dairesine gönder vatandaşı bakta gör ne kadar kolaymış iade :)

    Bilindiği üzere, 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların Damga Vergisine tabi olduğu, 4 üncü maddesinde, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kağıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kağıt üzerinde başka bir kağıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kağıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı, 10 uncu maddesinde, damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınacağı, nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli paranın, maktu vergide kağıtların mahiyetlerinin esas olacağı, belli para teriminin kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade edeceği belirtilmiş, anılan Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “I.Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/1 inci fıkrasında da, belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin binde 9,48 nispetinde damga vergisine tabi olacağı hükme bağlanmıştır.


    Yukarıdaki damga vergisi hükmüne göre .... Noterliğinin 20,06,2012 tarih 1190 yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde yazılı değer ile Belediye Başkanlığının 23,05,2013 tarih 163 nolu kaydındaki taraflar arasında kabul olunan Bağımsız Bölüm Tablosu gereğince diğer bağımsız bölümleri YAPI MÜHENDİSLİK SAN.TİC.LTD.ŞTİ. ye Belediyesinin temlik ettiğini, temlik bedeli almadığını , bunun yerine işbu taşınmaz üzerine yapılan binadaki ekli Bağımsız bölüm tablosundaki bağımsız bölümleri YAPI MÜHENDİSLİK SAN.TİC.LTD.ŞTİ. ne temlik edilen ekli tablodaki bağımsız bölümlerin emlak vergisi değerleri toplamının yüksek olanı sizin bu sözleşmede alacağınız vergi ve harcın matrahını oluşturacaktır.

    Sultan hanım 100.000,00-TL. yi temlik etmiyor dikkat ederseniz sanırım avukat icra dosyasından 100 bin TL. alacak bunun 70 bini yine aynı kişinin hesabına yatacak 30 bini avukatın uhdesinde kalıyor ibra edilen kısım da bu olmakta.


    2011/12 nolu genelge bedel girilmesi zorunluluğu yoktur. bedel yazdırmak isten olursa bedel süre çarpımı ücretlendirilir.



    Ersin bey;

    03.08.2012 Tarihli 16 Numaralı Genelge ile Fenni mesuliyet/teknik uygulama sorumluluğuna ilişkin taahhütnamelerde değer uygulamasına ilişkin olarak yayımlanan 1981/36, 1982/43, 1985/80, 1985/95, 1992/52, 1997/62, 2000/37, 2000/48, 2001/30, 2003/55, 2005/37, 2006/12, 2006/54, 2007/21, 2007/37, 2011/4, 2011/12, 2011/13 Genelgeler ile 2001/65 sayılı Genel Yazımız uygulamadan kaldırılmıştır.

    Kaynak:http://uzmanbelediye.wordpress.com/2...hata/#more-723


    KİK: On Bir Yıldır Göremediği Hatasıyla!


    Ocak 22, 2013 Geliştirici: gungo1


    Bugünler ihalelerde geçerli teklifleri elemek isteyenler için gün doğdu. Bunun nedeni Kamu İhale Kurulunun bunca yıllık uygulamalarından sonra bir ihalede yapılan itiraz üzerine 15/08/2011 tarih ve 2011/UM.III-2731 sayılı kararında yaptığı yeni bir tespit oldu.Tespit özü itibariyle firmayı temsile müdür (veya ortak) kişinin başkasına yetki verme konusunda tam yetkili görevlendirldiğine dair ortaklar kurulunun karar almış olması gerektiğidir. Müdürün bu yetkisine dair defterde ortaklar kurulu kararı (veya ticaret sicil gazetesinde yayınlanmış ortaklar kurulu kararı) olmadıkça müdürün vekalet verdiği kişinin tam yetkili olarak imza atma selahiyeti olmadığıdır. Yani şirket ortaklar kurulunca bu yönde karar alınmasının zorunluluğu tespit edilmiştir.6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. Ticari Mümessil Ve Vekillerin Tayini başlıklı 545.maddesine göre; “Mukavelede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare salahiyetini haiz olan ticari vekiller, ancak umumi heyet karariyle tayin olunabilir. Bununla beraber her müdür, bunları azletmek salahiyetine sahiptir.”Maddeden ”vekalet vererek ticari vekil tayin edebilmesi için, ana sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça ortaklar kurulunca bu yönde karar alınmasının zorunlu olduğu” anlaşılmaktadır.Öte yandan, bu hükümler ve kurul kararında yer alan açıklamalar eski kanun için geçerli olup 1/7/2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine de bakılması gerekmektedir.Kanunun VI – Ticari mümessiller ve ticari vekiller başlıklı 631.maddesinde yer alan “ (1) Şirket sözleşmesinde başka şekilde düzenlenmediği takdirde, ticari mümessiller ve ticari vekiller ancak genel kurul kararı ile atanabilirler; yetkileri genel kurul tarafından sınırlandırılabilir.” Hükmüne bakıldığında eski yasal düzenlemeden farklı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda bahse konu KİK kararının geçerliliğini koruduğunu ifade edebiliriz. Aşağıya tamamını alıntıladığımız Kararda görüldüğü üzere konuyu dedillebndirmek için 1998 tarihli yargıtay kararından bahsedilmektedir. Burada esas konu Kamu İhale Kurulu’nun 9 yılı aşan sürede bunun farkına varmamış olmasıdır. Yıllardır ihalelerde elenmesi gereken bir çok firmanın işlerini yapıp bitirdikleri de dikkate alınırsa bugün için yapılacak pek bi şey olmadığını görmekteyiz. Ancak ihalelere katılan şirketleri ve idareleri de bu tespit açısından uyarmakta fayda var.KİK böyle temel bir yanlışlığı sadece bu kararda tespit etmekle yetinmemeli, bunu ayrıca kamu İhale Tebliğinde de ayrı bir madde ve büyük puntolu yazıyla yazarak ele almalıydı. benim yeni haberim olduysa uygulayıcıların vay haline!Demek ki Kamu İhale Kurulunun memurların yemek ihalelerinin iptalinden daha önemli ve birinci derecede vazifesi olan işleri varmış ve bu işlerin farkına 9.yılında varabiliyormuş. Kimbilir daha neler vardır.!! Varılan hatanın, Kamu İhale Tebliğinde düzenlemeyle vurgulanmamış olması ise bizce hatanın uygulayıcılar açısından da farkındalığı oluşturulmadığından sahibi KİK’tir. Ve bu hata ayrıca tebliğe konu edilene değin, bugün için 11. yılına girmiş bir hatadır.Karar metni;İtirazen şikayet dilekçesinde özetle; ihale üzerinde bırakılan Maksimum Gıda Hayv. Ltd. Şti.’ye ait teklif mektubunu imzalayan kişinin şirketi münferiden temsile yetkili olmadığı, şirketi temsil yetkisi verilen kişinin başka bir şahsa vekalet vererek şirketi borç altına sokamayacağı iddialarına yer verilmiştir.Başvuru sahibinin iddialarının değerlendirilmesi sonucunda aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir:İdare tarafından ihale işlem dosyası kapsamında gönderilen belgelerin incelenmesi neticesinde; 13.06.2011 tarihinde “400.000 kg. sığır eti alımı” amacıyla birim fiyat üzerinden gerçekleştirilen ihaleye 6 isteklinin teklif verdiği, bütün tekliflerin geçerli kabul edilerek, ihalenin Maksimum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. Ve Tic. Ltd. Şti. üzerine bırakılmak suretiyle sonuçlandırıldığı görülmektedir.İhale konusu işe ait idari şartnamenin “İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7 nci maddesinde; “7.1.İsteklilerin ihaleye katılabilmeleri için aşağıda sayılan belgeleri teklifleri kapsamında sunmaları gerekir: a) Mevzuatı gereği kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odası veya ilgili meslek odası belgesi; 1) Gerçek kişi olması halinde, kayıtlı olduğu ticaret ve/veya sanayi odasından ya da esnaf ve sanatkârlar odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge, 2) Tüzel kişi olması halinde, ilgili mevzuatı gereği kayıtlı bulunduğu ticaret ve/veya sanayi odasından, ilk ilan veya ihale tarihinin içinde bulunduğu yılda alınmış, tüzel kişiliğin odaya kayıtlı olduğunu gösterir belge, b) Teklif vermeye yetkili olduğunu gösteren imza beyannamesi veya imza sirküleri; 1) Gerçek kişi olması halinde, noter tasdikli imza beyannamesi, 2) Tüzel kişi olması halinde, ilgisine göre tüzel kişiliğin ortakları, üyeleri veya kurucuları ile tüzel kişiliğin yönetimindeki görevlileri belirten son durumu gösterir Ticaret Sicil Gazetesi, bu bilgilerin tamamının bir Ticaret Sicil Gazetesinde bulunmaması halinde, bu bilgilerin tümünü göstermek üzere ilgili Ticaret Sicil Gazeteleri veya bu hususları gösteren belgeler ile tüzel kişiliğin noter tasdikli imza sirküleri,e) Vekaleten ihaleye katılma halinde, vekil adına düzenlenmiş ihaleye katılmaya ilişkin noter onaylı vekaletname ile vekilin noter tasdikli imza beyannamesi,” düzenlemeleri yer almaktadır.Maksimum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin teklif dosyası kapsamında sunduğu teklif mektubunun, şirket müdürü Hasan Şahin Yarğı tarafından vekil tayin edilen Ahmet Yarğı tarafından imzalandığı görülmektedir. Maksimum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından teklif dosyası kapsamında idareye sunulan 04.11.2009 tarih ve 7431 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde; “Şirket Ana Sözleşmesinin 8. Maddesine göre Peyaş Mah. Yılmaz Güney Cad. No: 22/16 Kayapınar / Diyarbakır adresinde mukim Şirket Ortağı Hasan Yarğı ilk 25 yıl için şirket müdürü seçilmesine,Şirketimizi bilimum resmi ve hususi daireler, müesseseler, bankalar, kurumlar ve Devlet teşekkülleri, hakiki ve hükmi şahıslar nezdinde bilimum muamelelerinde temsile, hesap açmaya, para yatırmaya, almaya, çekmeye, sureti umumiyede ahzu, kabza işlemlerinde temsil ve ilzama, taahütname ve mukavelename vesair ilgili bilimum evrak ve vesaikte taahhüt altına koyma işlemlerinin ifası ve imzasında temsil ve ilzama, muvafaketlerde bulunmaya, ilgili bilimum sözleşmeler tanzim ve imzaya, şirket işlemleri ile ilgili bilimum işlemleri başından sonuna kadar tamamen ikmal, imza ve intica, gayrimenkul, menkul ve taşıtlar almaya, satmaya komisyonculuğu yapmaya, yazılı ve sözlü hertürlü hak kazandırıcı ve borçlandırıcı belgeleri imzalamya, mahkeme ve icra dairelerinde olacak işleri ve işlemleri ifaya, geretiğinde umumi yetkileri ve H.U.M.K. ndaki özel yetkileri de vererek 25 yıl süreyle Hasan Şahin Yarğı’nın münferit imzalarıyla yetkili kılınmalarına Oybirliği ile karar verilmiştir.” ifadeleri yer almaktadır. Şirket Müdürü Hasan Şahin Yarğı’nın, Diyarbakır 3. Noterliğince düzenlenen 05.11.2010 tarihli vekaletname ile Ahmet Yarğı’yı “Türkiye Cumhuriyeti Hudutları gerek askeri gerek mülki ve gerekse hakiki ve hükmü şahıslar nezdinde ihaleye çıkmış veya çıkarılacak olan bilimum ihale işlerine şirket adına katılmaya” Maksimum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. ve Tic. Ltd. Şti. adına vekil tayin ettiği tespit edilmiştir.Limited şirketlerde yönetim organı ayrı bir müdür tayin edilmemişse bütün ortaklar, ayrı bir müdür tayin edilmiş ise şirket müdürüdür. Müdür veya müdürler limited şirketin ortakları arasından seçilebileceği gibi, ortak olmayan kişiler arasından da seçilebilir. Ortak olan ile olmayan müdür arasında yetki ve sorumluluk açısından hiçbir fark yoktur.Limited şirketlerde aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar. Limited şirketlerde idare ve temsil yetkisi müdürlerce kullanılır. Normal ve günlük “mutad” işlerde karar verme yetkisi şirket müdürlerinindir, olağanüstü işler için karar verme yetkisi ortaklar genel kurulundadır.Limited şirket müdürlerinin yetkisi, Türk Ticaret Kanunu’nun 542 nci maddesi yollaması ile aynı Kanun’un 321 inci maddesi ile belirlenmiştir. Anılan maddede; “Temsile selahiyetli olanlar şirketin maksat ve mevzuuna dahil her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket adına kullanmak hakkına haizdirler oldukları…” hükmü yer almaktadır.Şirket maksat ve konusu dışına çıkan bir işin veya hukuki işlemin yönetim kurulu veya şirket müdürü yada temsilciler tarafından yapılabilmesi Türk Ticaret Kanunu’nun 443/2 nci maddesi uyarınca, ancak genel kurulun vereceği özel bir yetki ile olabilir.Öte yandan, şirket maksat ve konusu içerisinde kalan işin veya hukuki işlemin de ancak şirket ortaklar kurulu tarafından yetki verilmiş şirket müdürü veya yine ortaklar kurulunca şirket müdürüne şirketi temsil etmek üzere üçüncü kişilere vekalet verme yetkisi verilmişse, şirket müdürünün vekil olarak atayacağı kişiler tarafından ifa edilmesi gerekmektedir.Şirket müdürünün vekil tayin ettiği kişiler ise hukuki olarak, ticari vekil statüsünde bulunmaktadır.Borçlar Kanununun “Diğer ticaret vekilleri” başlıklı 453 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında; ticari vekilin, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimse olduğu, 2 nci fıkrasında; bu yetkinin, müessesenin mutad olan muamelelerinin bütününe şamil olduğu, ticari vekilin kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe borçlanamayacağı ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamayacağı,Türk Ticaret Kanunu’nun “Ticari mümessil ve vekillerin tayini” başlıklı 545 inci maddesinde; sözleşmede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare yetkisini haiz olan ticari vekillerin, ancak genel kurul kararıyla tâyin olunabileceği, bununla beraber her müdürün, bunları azletmek yetkisine sahip olduğu,Hüküm altına alınmıştır.Nitekim, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.05.1998 tarih, E:1981/5108, K:1981/5367 sayılı kararında da “Şirket ortaklar kurulu kararıyla şirket müdürüne TTK 539/2 hükmüne uygun olarak yapılacak işler için başkasına vekalet verme yönünden tam yetki verilmiş olmasına, Müdürün de bu yetkisine dayanarak ihaleye teklif veren kişiyi BK. 453’e uygun olarak vekil tayin ettiğine göre ticari vekilin yaptığı hukuki işlemler şirketi ilzam eder.” şeklinde karar verilmek suretiyle, şirket müdürünün ihaleye teklif vermek üzere, ticari vekil sıfatıyla üçüncü bir şahsa vekalet verebilmesi için, şirket ortaklar kurulu kararıyla şirket müdürüne başkasına vekalet verme yönünden tam yetki verilmesi gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bu durumda, Türk Ticaret Kanunu’nun 545 inci maddesi gereğince, şirket müdürünün vekalet vererek ticari vekil tayin edebilmesi için, ana sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça ortaklar kurulunca bu yönde karar alınmasının zorunlu olduğu tespit edilmiş olup; inceleme konusu ihaleye ilişkin olarak ise, 04.11.2009 tarih ve 7431 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yer alan ortaklar kurulu kararında şirket müdürü Hasan Şahin Yarğı’ya, şirketi temsil etmek üzere üçüncü şahıslara vekalet verme yönünden yetki verilmediği görüldüğünden, ihale üzerinde bırakılan Maksimum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin teklif mektubunun, imza yetkisi olmayan bir kişi tarafından imzalandığı, dolayısıyla teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği anlaşılmaktadır.Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, Maksimıum Gıda Hayv. Yemek Ürt. ve Dağ. İnş. Nak. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin teklifinin değerlendirme dışı bırakılmak suretiyle tekliflerin değerlendirilmesi ve bu aşamadan sonraki işlemlerin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, 4734 sayılı Kanunun 65 inci maddesi uyarınca bu kararın tebliğ edildiği veya tebliğ edilmiş sayıldığı tarihi izleyen 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava yolu açık olmak üzere;Anılan Kanunun 54 üncü maddesinin onuncu fıkrasının (b) bendi gereğince düzeltici işlem belirlenmesine,

    http://www.bigpara.com/haber-d…i-egreti-gelin-mi/736914/ İşveren vekili mi? Eğreti gelin mi?14.01.2011Bu yazımda kavram olarak bilinen fakat hiç de üzerinde durulmayan ancak üzerinde önemle durulması gerektiğini düşündüğüm işveren vekilliği konusunu işleyeceğim.


    İşveren vekilliğinin;


    A) Yasal ve hukuki düzende tanımı, sorumlulukları ve görevleri (ki buna teori de diyebiliriz)


    B) Uygulamada işveren vekilliğinin içinde bulunduğu durumdan söz edeceğiz.


    A. HUKUKUMUZDA KAVRAM OLARAK İŞVEREN VEKİLLİĞİ

    Gelişen ve büyüyen ekonomik koşullar ile işletmelerin pazar paylarını büyütmek ve mevcut pazarlarını korumak adına işletmenin tümünün sevk ve idaresinde işletme sahiplerinin her zaman tek başlarına yetkin olmaları mümkün olmamaktadır. Bu nedenledir ki bulundukları pozisyonları itibariyle kendilerine bağımsız işletme kurma şansı edinememiş ancak ekseriyetle farklı birçok iş kolunda üst düzey yöneticilik yapmış tecrübe ve öngörü sahibi kişiler, işletme sahipleri tarafından kendilerine gizli ortak gibi yardımcı tayin edilmektedir. Ancak bugün gerek ticari hayatta gerekse meri hukukta her yardımcının hukuki statüleri aynı olmadığı gibi hakları ve yükümlülükleri hususlarında da farklılıklar göze çarpmaktadır.


    Bugün en geniş anlamda ticaret hukuku açısından işletmenin bütününü sevk ve idaresi zımnında ticari vekiller tam anlamıyla yetkili kılınmakta, patrondan sonra gelen adam sıfatını haiz olmaktadırlar. Türk Ticaret Kanunu’nun md. 4/3. bendinde ticari vekiller hakkında uygulanacak kanun hükümleri olarak Borçlar Kanununun 449-456 vd. maddelerine atıf yapılmaktadır. Buna göre; ticari vekil tanım itibariyle; ‘ticari temsilci sıfatına sahip olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir’. Bu tanımdan anlaşılması gereken, ticari işletme içerisinde, işletme sahibi tarafından, kendisinden sonra, diğer işçiler yahut pazardaki diğer kişiler tarafından yedek patron olarak bilinmesi istenen kişi ticari vekildir.


    Ticari vekiller, işletmeyi kendilerine verilen yetki çerçevesinde yönetmektedir. Buna, işletmenin iştigal konusu iş dahilinde her türlü muameleyi yapmak da dahildir. Ancak kanun koyucu tarafından ticari vekil kılınma şekil şartlarına bağlanmıştır. Ortaklık şeklinde yönetilen işletmelerde ticari vekilin atanması ve yetkilendirilmesi ortaklar kurulunun alacağı kararla, şahıs işletmelerinde ise işletme sahibinin tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşmektedir. Bu işlem yenilik doğurucu ve kurucu bir işlemdir.


    Ticari vekiller işletmenin tümünün sevk ve idaresinde, işletmenin mutad tüm işlerini tek başlarına yapabilme yetkisine sahip oldukları istisnai durumlarda yetkili kılınması için açık ve aleni bir yetki ile yetkilendirilmesi şart koşulmuştur. Buna göre, ticari vekilin kambiyo senedi tanzim edebilmesi, karz akdi yapabilmesi, yargılama ve duruşmalarda bulunabilmesi uygulamada, öncelikle noter kanalı ile düzenlenecek bir vekaletname ile yetkilendirilerek, akabinde bu işlemin ticaret sicil gazetesinde bildirilmesi ile sona erecektir. Aksi halde, üçüncü kişiler ile bu nevi yapacağı hukuki iş ve işlemlerde ticari vekilin, işletme adına hareket edebilmesi mümkün değildir. Bu şekil şartı ile verilen yetkinin iadesi işlemi de, paralellik ilkesi gözetilerek gerçekleşmelidir. Bunun aksi halinde ise ticari vekilin yapacağı hukuki işlemler işletmeyi bağlamaya devam edecektir.


    Ticari vekil’in tanımı ve ticari vekil atanması hususlarında kısa bir bilgi verdikten sonra ticari vekilin, işletme içerisindeki rolü, ticari vekilliğin kendisine yüklemiş olduğu edimler, hakları ve asıl işleyeceğimiz konu olan iş hukuku anlamında işveren vekilliği kavramları üzerinde duracağız.


    Ticari vekil, yazımızın başında zikrettiğimiz gibi, işletme sahibinin kendisine yardımcı olarak tayin ettiği kişidir. Burada bir ayrım yapmakta fayda görülmektedir. Ticaret hukuku anlamında işletme sahibi kendisine bir ticari vekil atayacağı gibi işletmenin tümünü göz önüne almak suretiyle birden fazla departmanda birden fazla ticari vekil de tayin edebilmektedir. Birden fazla ticari vekilin bulunduğu işletmelerde astlık üstlük ilişkisi işletme sahibinin iradesine bağlı olarak diğerlerinden üst düzeyde tutulan ve daha fazla yetki ile yetkilendirilen ticari vekil üst sayılmaktadır. Mutat ticari hayatta genel müdür yardımcısı sıfatını taşıyan ticari vekiller, örneksenecek olunursa, personel müdürü, finans müdürü, üretim müdürü ve sair diğer ticari vekillerin amiri konumunda bulunmaktadır. Kurumsallaşmayı başarabilmiş işletmelerde bu durum açıkça ayırt edilebilmektedir. Ancak ticaret ve borçlar hukuku anlamında bu kişilerin her biri ticari vekil sıfatını taşımakta ve bu kişiler, ticari vekilliği düzenleyen kanun hükümlerine tabi olmaktadır.


    Ticari vekiller açısından yapılacak bir diğer ayrım ise işveren vekilliği olarak karşımıza çıkmaktadır. İş hukuku anlamında, işveren adına hareket eden işveren vekili, yine bir ticari vekil olmakla birlikte gerek iş kanunları, gerek vergi kanunları, gerekse sosyal güvenlik kanunları kapsamında işveren ile birlikte sorumlu olan ticari vekildir. Artan bu yükümlülükler nispetinde hakları da genişleyen işveren vekilleri, kural olarak sözleşmeli işçi gibi görülseler de kanunların işçilere sağlamış olduğu birçok haktan mahrum olmaktadır.


    Bunlardan başlıcaları, işçilere sağlanmış olan sendikaya üye olma, toplu sözleşme yapma, fazla çalışma ücreti alabilme ve iş güvencesi olarak işe iade kurumundan yararlanma hakları bulunmamaktadır. Bununla birlikte, işveren vekili, vergisel sorumluluk anlamında işletmenin vergi borçlarından, vergi yükümlüsü gibi sorumlu olabilmektedir. Tüm bu durum göz önüne alındığında aslında işveren vekilliğinin pek avantajlı bir pozisyon olmadığı söylenebilir. Ancak, kurumsallaşma sürecini tamamlamış ve çağdaş işletme kültürü yerleşmiş işletmelerde işveren vekilliği başlı başına işletmeyi sevk ve idare edebilmekte, tüm kararlar kendisi tarafından alınabilmektedir. Bu durumun en büyük getirisi ise işletmenin profesyoneller tarafından yönetilmesi ile minimal düzeyde işletmenin, maksimal düzeyde mensup ülke ekonomisinin müspet etkilenmesidir. Nitekim akla ilk gelen büyük şirketler ‘CEO’ adını verdikleri bu profesyonel işveren vekilleri tarafından yönetilmekte, işletme sahipleri tarafından ise yalnızca periyodik olarak denetlenmektedir.


    İşveren vekilliğinin meri hukuk anlamında diğer bir avantajı ise fazla çalışma ücretine hak sahibi olamamanın paralelinde haftalık mesai saatlerinin işveren vekili tarafından serbestçe belirlenebilinmesidir. Bu durumda birçok işletmede giriş çıkış saat avcılığı yapmakta olan işletme sahiplerinin, durum işveren vekiline gelince daha ihtiyatlı davranması kanunun gereğidir. Aynı zamanda yüksek mahkeme içtihatlarında, işveren vekillerinin fazla çalışma ücreti alamayacaklarına hükmederken, mesai saatlerinin işveren vekili sıfatını taşıyan ticari vekiller tarafından serbestçe belirlenebilirliğini gerekçe göstermektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 29.04.2009 tarih ve E. 2009/9-87, K.2009/147 sayılı içtihadı birleştirme kararı).


    Peki, ticari vekilin işveren vekili olup olmadığı nasıl ayırt edilebilmektedir. Her bankanın şube müdürü aynı zamanda işveren vekili midir? Ya da ustabaşı U işveren vekili midir? Buradaki farkı anlayabilmek adına gerek yargısal içtihatlarda gerekse doktrinde geçen ayrımı iki ana başlık altında inceleyebiliriz.


    İlk olarak işletme sahibinin yetkilendirdiği işveren vekilinin kendine ait işletme sahası bulunmalıdır. Buradan anlaşılması gereken, şube yahut müdürlük gibi ayrı işyeri olabileceği gibi yine işletme içerisinde ancak işletme sahibinden bağımsız bir işletme ortamının sağlanmış olmasıdır. İki cambaz bir ipte oynamaz mantığı ile açıklanabilecek bu ayrı yetki sahası ayrımı içerisinde işveren vekili kendisine tanınan yetkiler dahilinde işletmenin bütününü sevk ve idare hakkını kullanabilmelidir.


    İkinci olarak ise, işveren vekiline tanınacak yetkiler arasında işçi alım-çıkarımı da dahil olmak üzere, tüm işveren hakları, ticari vekile de sağlanmış olmalıdır. Bu iki durumun varlığı halinde ticari vekil iş hukuku anlamında aynı zamanda işveren vekili sıfatına sahip olabilecektir. Örnekle izah edilecek olunursa, X Bank Y Bölge Müdürü M, genel müdür onayı olmaksızın B işçisini işten çıkaramıyor ise kendisinin işveren vekilliğinden bahsetmek mümkün olmamaktadır. Diğer yandan A Tekstil Ltd. Şti’nin üretim bölümünde ustabaşı U, kendi kardeşi K’yi işe almak adına, işçi İ’nin iş akdine son verebiliyorsa tanımlanan ustabaşı işveren vekili sıfatı ile hareket etmekte ve işveren vekilliğinin tüm haklarına sahip, tüm yükümlülüklerini haiz sayılmaktadır. Ancak her iki durumda da gerek ustabaşı U, gerekse bölge müdürü M, ticari vekil sayılmaktadır.


    Soyut olan işveren vekilliği kavramının somutlaşması adına verilen bu örneğin akabinde, bir sonraki yazımızda, mevcut hali ile ülkemizdeki kurumsallaşamamış çoğu işletmelerde, işveren vekilliğinin işverenler tarafından nasıl anlaşıldığını, uygulamanın nasıl olduğunu, yanlışların ve hataların ne şekilde gerçekleştiğini anlatmaya çalışacağız.


    Sezgin SÜMER

    Ankara, 4.12.2003
    Özü: MÜLKİYETİn Saklı Tutulması Suretiyle Satış Sözleşme-sinin Tescili Hk.

    G E N E L G E
    ( 49 )
    ........................ NOTER ODASI BAŞKANLIĞINA
    ........................ NOTERLİĞİNE


    MÜLKİYETİn saklı tutulması kaydı ile satış sözleşmelerinin tescil edileceği noterlikle ilgili tereddütlerin iletildiği ve Yönetim Kurulu'nun 14.11.2003 günlü toplantısında görüşülen Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün 20.10.2003 günlü ve 019675 sayılı yazısında;
    “Bilindiği gibi;
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 764. maddesinin 1.fıkrasında, 'Başkasına devredilen bir malın MÜLKİYETİnin saklı tutulması kaydı, ancak resmi şekilde yapılacak sözleşmenin devralanın yerleşim yeri noterliğinde özel siciline kaydedilmesi geçerli olur' hükmü yer almaktadır. Madde metninden açıkça anlaşıldığı üzere, sözleşmenin alıcının yerleşim yeri noterliğinde tescili geçerlilik şartı olup, aksi halde MÜLKİYETİ muhafaza kaydı kalkıp, doğrudan doğruya bir satış, yani şartsız satış meydana gelmiş olur. (Esat Şener Açıklamalı-İçtihatlı Türk Medeni Kanunu)
    Söz konusu hükmün üçüncü kişilerin alıcının ikametgahı noterliğinde basit bir inceleme yaparak menkul üzerindeki takyidatları öğrenerek haklarını korumak olduğunu dikkate alan Yüksek Yargıtay da yerleşmiş kararlarında, aynı amaçla benzer düzenleme getiren 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun 8. maddesi gereğince düzenlenen Finansal Kiralama Sözleşmelerinin, kiracının ikametgahındaki noter özel siciline tescil edilmediği takdirde üçüncü kişilerin haklarını etkilemeyeceğini belirtmiştir. (15.H.D.2002/1899-2482, 21.H.D. 2002/2465-2609)
    Bu nedenle;
    MÜLKİYETİ muhafaza kaydı ile satış sözleşmelerinin herhangi bir noterlikte yapılabileceği, ancak geçerli olabilmesi ve üçüncü kişilere karşı hüküm ifade edebilmesi için mutlaka devralanın yerleşim yeri noterliğinde özel siciline kaydedilmesi gerektiği, eğer işlem Büyükşehir Belediye sınırları içerisinde yapılıyorsa devralanın yerleşim yeri olan ilçe sınırları içinde mevcut noterliklerden birinde tescilinin kanunun amacına uygun olacağı düşünülmektedir.”
    Denilmektedir.
    Bilginizi ve buna göre gereğini rica ederim
    Saygılarımla,
    BAŞKAN


    15 (ONBEŞ) Günlük süre dolmadan notere Tasdik veya Örnek Çıkarılması amacıyla getirilen Ancak, damga vergisi ödenmemiş olan kağıtlara ilişkin vergi Noterlikte işlem yapılması sırasında ödenebilecektir. 2005/21 nolu genelge.



    ADEM BEY;

    BU SÖZLEŞMEYİ SANIRIM ARKADAŞ KENDİ DÜZENLEMİŞ KİRANIN BAŞLANGIÇ TARİHİNİ 01.03.2012 OLARAK BELİRLEMİŞ TANZİM TARİHİ BUGÜN OLUR.

    Arkadaşlar damga vergisi mükkellefiyeti kiranın başlangıc tarihi ile doğmaz kişilerin imzalamaları ile düzenlenme tarihi itibarı ile doğar bu nedenle düzenlediğimiz sözleşmelerin başlangıç tarihini geriye dönük atıla bilir. Örneğin ben evi 8 ay önce kiraladım fakat akte bugün döküyorum akde döktüğüm tarih itibarı ile benim sözleşmeden doğan vergi mükellefiyetim başlar. 15 günlük süre durumuna kira sözleşmesinin tanzim tarihi itibarı ile dikkat ediyoruz (dışarda tanzim edilen sözleşmeler için) kiranın başlangıcı kira sözleşmesinin tanzim tarihi anlamına gelmez.

    DAMGA VERGİSİ KANUNU


    Kanun Numarası


    [size=1em]: 488[/size]

    Kabul Tarihi : 1/7/1964

    Yayımlandığı R.Gazete


    [size=1em]: Tarih : 11/7/1964 [/size][size=1em]Sayı : 11751[/size]Yayımlandığı Düstur


    [size=1em]: Tertip : 5 Cilt : 3 Sayfa : 2741[/size]Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız


    "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı"


    Cilt: 2 Sayfa: 721


    BİRİNCİ BÖLÜM


    Mükellefiyet ve İstisnalar


    Konu:


    Madde 1


    [size=0.7em]Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga vergisine tabidir.[/size]

    Bu kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve

    herhangi bir hususu ispat veya

    [size=0.7em]belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle[/size]manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder.


    [size=0.7em](1)[/size]Yabancı memleketlerle Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtlar, Türkiye'de resmi


    dairelere ibraz edildiği, üzerine devir veya ciro işlemleri yürütüldüğü veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalanıldığı


    takdirde vergiye tabi tutulur.


    Şümul:


    Madde 2


    [size=0.7em]Vergiye tabi ka[/size][size=0.7em]ğıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kağıtların[/size]

    hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhler de Damga


    Vergisine tabidir.


    Mükellef:


    Madde 3


    [size=0.7em]Damga Vergisinin mükellefi kağıtları imza edenlerdir.[/size]

    Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder.


    Yabancı memleketlerle Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtların vergisini, Türkiye'de


    bu kağıtları resmi dairelere ibraz eden. üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya harhangi bir suretle hükümlerind


    faydalananlar öderler. Ancak bunlardan ticari veya mütedavil kağıt mahi yetinde bulunanların vergisini,bunları en evvel satan



    veya kabul veya başka suretle kullanan kişiler öderler.


    Paylaşım için teşekkürler Erkan beyciğim;
    2003 yılında başımdan geçen hadisede sahte vekaletname aslını dairemizde alıkoymayıp fotokopilerini almış olsa idik belkide dava lehime sonuçlanacaktı aslı ortada olup,sahteliği belirgin bir vaziyette iken bizim bunu farketmememiz aleyhimize sonuç doğurdu gerçi yargıtay bana verilen cezayı fazla bularak davayı bozdu ama bundan sonra devam edecek davanında pek lehimize sonuçlanacağını zannetmiyorum.Selamlar.



    Değerli ağbeyim öncelikle büyük geçmiş olsun.

    İğfal kabiliyeti varmı yokmu buyur birde kriminal incelemeden geçireceğiz evrak ve belgeleri zaten noter o belgelerin sahte olduğunu bilse veya şüphe etse o işi yapacağını sanmıyorum. Gerekli dikkati gösterecek !!! muhakkakki herkes elinden geleni yapıyordur yargı ile veya ilgililer ile uğraşmak istermiyiz ?

    YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
    ESAS NO : 2012/22069
    KARAR
    NO : 2013/194


    Dava dilekçesinde 10.000 TL tazminatın faiz ve masraflarla
    birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine
    gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.


    Temyiz
    isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar
    okunup gereği düşünüldü.


    Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının dava
    dışı D...'ya ait 2... plakalı aracı satın almak için davalı noterde 07.05.2009
    tarihli sözleşme imzalandığını, trafik kaydının tescil işlemleri için Trafik
    Müdürlüğüne gidildiğinde aracın çalıntı olduğu, plakasının ve ruhsatının sahte
    olduğunun öğrenildiğini, araca el konulduğunu belirterek, davalı noterin
    göstermesi gereken özeni göstermediğini, ibraz edilen ruhsat ve kimlik
    belgelerinde gerekli denetimi yapmadığı için davalının Noterlik Kanununun
    162.maddesi gereğince sorumlu olduğunu, ödenen 37.000 TL alacaktan 10.000 TL'nin
    davalıdan tahsilini talep etmiştir.


    Davalı vekili cevabında, ruhsatın
    sahte olduğunun çıplak gözle anlaşılamadığını, gerekli özeni gösterdiğini beyan
    etmiştir.


    Mahkemece, davalı noterin ibraz edilen belgelerin kaynaklarını
    araştırmak zorunda olmadığını, dosyada kimlik belgesi ve ruhsatın aslı
    olmadığından iğfal kaabiliyeti olup olmadığının denetlenemediğini, davalının
    sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı
    vekili temyiz etmiştir.


    Dosyada bulunan 07.05.2009 tarihli “Araç Satış
    Sözleşmesi”ne göre davacı (alıcı) nın, dava dışı satıcı T...'e ait 2... plakalı
    aracı davalıya ait ...Noterliğinde resmi satışının yapıldığı, 13.02.2008 tarihli
    araç ruhsatının davalı noter tarafından 07.05.2009 tarihli onayı ile mühürlenip,
    imzalandığı anlaşılmaktadır.


    Cumhuriyet Savcılığının 22.07.2010 tarihli
    “Daimi Arama Kararı”na ilişkin evrakta dava konusu 2... plakalı araca ait ruhsat
    ve plakanın 12.06.2009 tarihli “Emanet Eşya Makbuzu” ile emanet memuruna teslim
    edildiği sabittir.


    Noterlerin, Noterlik Kanunu'nun 162.maddesi gereğince,
    sorumlu olmaları için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir
    anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören,
    davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu
    sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Buna göre zarar gören,
    kusurlu sorumlulukta zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını
    kanıtlamak zorundadır.


    Noterlik Kanunu'nun 90.maddesinde, hukuki
    işlemlerin altındaki imzanın onaylanmasının imzayı atan şahsa ait olduğunun bir
    şerhle belgelendirilmesi şeklinde yapılacağı, 92.maddesinde ise, onaylanma
    şerhinin işlemin yapıldığı yer ve tarihi, ilgilinin kimliği, adresi ve vergi
    kimlik numarasını, noter ilgiliyi tanımıyorsa, kimliği hakkında gösterilen ispat
    belgesini ve işleme katılan ile noterin imza ve mührünü taşıması gerektiği hüküm
    altına alınmıştır.


    Sahte ruhsat ile davalı noter tarafından imza onayı
    yapıldığı anlaşılmaktadır. İşlem yapılırken imza onayı yapılan kişinin kimliğini
    ispat için sunduğu belgenin incelenmesinde kamu hizmeti yapan noterin gerekli
    tüm dikkat ve özeni göstermeleri gerekir.


    Bu durumda, mahkemece;
    Cumhuriyet Savcılığında emanete alınan dava konusu ruhsat ve belgelerin asılları
    getirtilip, bilirkişi incelemesi yaptırılarak, belgelerin iğfal kaabiliyeti olup
    olmadığı konusunda rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi
    gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru
    görülmemiştir.


    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde
    tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu
    nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince
    BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
    15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.